SARDİS SİKKELERİ
Gönderilme zamanı: Sal Eki 16, 2018 21:12
Bir çalışmayı burada paylaşalım;
Oldukça iyi bir çalışmadır.
Lidyalılar haklı olarak sikkeleri ile ünlüydü. Herodotos’un yukarıda aktardıkları dışında, erken dönem Yunan yazarlarından biri olan Kolophonlu Ksenophanes de sikkenin icadının Lidyalılara bağlamaktadır1 ve bu tespit sikkelerin kendileri tarafından da doğrulanmaktadır. En erken sikkeler altındı ve Yunan dünyasında bunları ilk kez kullanan Kroisos’a atfen “croeseid” adıyla anılıyordu.2 Bütün erken sikkeler altın gümüş alaşımı elektrondan yapılmaktaydı ve bazıları Lidya alfabesi ile Lidya isimleri taşıdığından, bunların Lidya’da Lidyalılar tarafından darp edildiği gayet açıktır.
Lidya, elekton ve sikkenin başlangıcı arasındaki tarihî bağlantıları anlamak zor değildir.3 Öncelikle elektronun kendisi Lidya’ya aittir. Irmak yataklarında bulunan ve içinde altın barındıran bir alaşım olan elektron bölgeye özgüydü. Elektron MÖ yedinci yüzyılda Paktolos nehrinde ve diğer Lidya bölgesi ırmakları ile madenlerinde büyük miktarlarda eleniyor ve kazılıyor, Lidya kral hanedanının efsanevi zenginliğini meydana getiriyordu (bkz. Greenewalt, “Sardis’te Altın ve Gümüş Saflaştırma”). Ülkedeki en yaygın değerli metal olan elektron doğal külçeler, ingotlar ve elektron “tozu”yla dolu çuvallar şeklinde en azından bir süre her türlü malın ve hizmetin ödemesi için kullanılmıştır. Fakat doğadaki hâliyle elektronda altın–gümüş oranı değiştiği ve yapay olarak rafine edilmiş gümüş katarak altın içeriğini seyreltmek mümkün olduğu için güvenilir bir değiş tokuş aracı anlamında çok yetersizdi.
Metal içeriği için sikkeleri test etmek
Alışverişlerde kullanıldığı zaman metal önce bir mihenk taşı üzerine bıraktığı çizgilerin rengine bakılıyordu. Bu test büyük electrum parçalarında sorun çıkarmıyordu, ancak düzinelerce doğal külçe ve ufak parçalarda test yapmak imkânsızdı. Her bir küçük parça bağımsız olarak test edilse bile, her biri farklı ağırlıkta ve kalitede olan bütün bir torbanın değerini kesin şekilde hesaplamak çok zor bir işti. Zamanla, electrum külçelerin sıkıntıları ve güvenilir olmadığı anlaşılınca, bunlardan büyük miktarlarda elinde bulunduran Lidyalılar ve onların Ionialı ve Karialı komşuları başkalarının kabul edeceği ödemeler yapmakta zorlanmışlardır.
Bu açmazdan çıkmanın bir yolu, electrum külçeleri bütün olarak kullanmaktan kaçınarak, mümkünse bunları metalürjik yöntemlerle saf altın ve gümüş bileşenlerine ayırmak, böylece değişimi daha basit hâle getirmekti. Fakat MÖ ikinci binyılda Mezopotamya’da ve Mısır’da altın arıtmaya dair yazılı kanıtlar bulunmasına karşın, MÖ altıncı yüzyıldan önce electrumdaki gümüşü ve altını tamamen ayrıştırmak (ana metal safsızlıklarını gidermek yerine) için bir tekniğin geliştirilip geliştirilmediğini bilmiyoruz.4 Her hâlükârda, MÖ yedinci yüzyılda Batı Anadolu’daki yöneticiler ödemelerini electrumla yapabilmelerini sağlayan çok daha basit bir yöntem bulmuşlardı: Electrumları damgalı, değişmez ağırlıkta ve değeri üzerinde taşıdığı damganın sahibi otorite tarafından tespit ve garanti edilen küçük külçeler –yani sikkeler– şekline sokmak. Metalin kendine biçilen değerin başarıyla darp eden otoriteye geçirilmesiyle birlikte bu çözüm electrumun alışverişlerde electrumun kullanılmasını büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Her bir parça electrumu tartıp kalite testi yapmak yerine, önceden tartılıp garanti altına alınmış metal birimleri hemen oracıkta değiş tokuş edilebiliyordu. Genel toplamlar sadece sikkeleri sayarak hızla ve kesin olarak hesaplanabiliyordu. Erken electrum sikkelerin kesirli küçük değerler kadar büyük ağırlık birimleri şeklinde de darp edilmesi hesaplamayı daha kolaylaştırmaktaydı.
Erken Sikkeler
Bu erken electrum sikkelerin en önemlileri kazılardan gelmektedir. Ephesos Artemis Tapınağı’nın altında 1904-1905 yıllarında yapılan kazılarda British Museum’un arkeologları MÖ yedinci yüzyılın sonlarında adak olarak bırakılmış 93 electrum sikke ortaya çıkarmışlardır.5 Tapınak alanındaki son kazılarda yine MÖ yedinci yüzyılın sonlarına ait daha fazla sikke (No. 19 ve 21) ele geçmiştir.
Ephesos örneklerinden dokuzu üzerinde herhangi bir tip olmayan “sikke öncesi” örnekleridir. Bazılarının üzerinde sikke gelişimin erken safhalarında, bunları darp eden bir otoritenin sembolünün henüz ön yüze basılmadığı dönemde görülen kare çukur vardır. Sikkelerin geri kalanına bir düzine sembol ya da sikke tipi basılmıştır. En azından bir tip, profilden bir aslan başına eşlik eden Lidya dilinde bir lejanda sahiptir ve açıkça Lidya kökenli sikkelere aittir (No. 19, 20, 21; Şek. 1, 2,3, 4, 5, 6). Diğer semboller Phokaia (fok başı) ve muhtemelen Ephesos (bir geyiğin ön kısmı) gibi yakındaki Yunan şehirlerinde basılan sikkeleri tanımlamaktadır. Bir kısım sembolün ise (iki horoz, insan başı, at başı, böcek, keçi başı gibi) menşei açık değildir. Aslında, tip sembollerinin çokluğu genel olarak erken electrum sikkelerin özelliğidir. Birbirinden farklı düzinelerce sikke tipi bilinmektedir.6Bu durum Lidya kralları ve Yunan şehir devletlerinin yanında erken electrum sikkelerin yerel hanedanlar, büyük arazi sahipleri ve Lidya ile komşu bölgelerdeki ikinci dereceden yöneticiler tarafından da darp edildiğini düşündürmektedir. Kısacası elinde electrum bulundurabilecek kadar zengin ve bunu harcama nedeni olan herkes sikke basabiliyordu.
Aslan Başı Sikke Darbı
Ephesos kazılarında bulunan sikkeler arasında sayıca en fazla olanlar profilden aslan başı taşıyanlardır (No. 19, 20, 21; Şek. 1, 3, 5). Bunlardan altı tanesi üzerinde Lidce WALWET lejandı yer alır. Çoğu bilim adamına göre bu, Yunanların Alyattes (MÖ 615-560; No. 20) olarak bildiği Lidya kralını tanımlamaktadır.7 Öteki birkaç aslan başlı sikkede KUKALIM, “Gyges’in” lejandı görülür (No. 21, Şek. 5).. Kral, bu sikkelerden daha önceki tarihlerde yaşadığı için, bu ünlü kralın değil, ama sikke darbıyla sorumlu hazinenin veya kraliyet memurunun ismi olmalıdır.8 İsimler nasıl açıklanırsa açıklansın, lejantlı ya da lejantsız aslan başlı sikkelerin hepsi Lidya krallığının resmî sikkeleri olarak kabul edilmektedir. Bu aslan başı krali sikkelerden 45’i 1963’te Phryglerin başkenti Gordion’da define buluntusu olarak ele geçmiştir (No. 24.1-24.26, 24.27, 24.28-24.45; Şek. 11, 12).9 Ephesos’takilerden biraz daha geç tarihli olan bu sikkeler en doğuda bulunan Lidya sikkeleridir ve MÖ altıncı yüzyılın başlarında Phrygia’nın Lidya Krallığı’na nasıl tamamen entegre olduğunu göstermektedir.
Aslan başlı sikkeler, en büyüğü 4.7 g (bir Lidya staterinin 1/3’ü) en küçüğü sadece 0.29 g (staterin 1/48’i) olan kademeli değerlere göre darp edilmiştir. Dikkati çekecek şekilde, aslan pençesi tipli, 0.15 g ağırlığında, sadece 4 mm çapında daha küçük değerler (staterin 1/96’sı) vardır (No. 23, 9, 10). Ephesos’ta bulunmuş sikkelerin yarısı 1.2 g geldiğine göre, bunların tek başlarına yüksek miktarda ödeme için darp edilmedikleri açıktır. Daha ziyade bu kadar küçük sikkelerin izin verdiği kadar mütevazı alışverişlerin de dâhil olduğu geniş bir ekonomik faaliyet yelpazesi içinde kullanılmışlardır. İçerdikleri önemli miktardaki altın nedeniyle küçük boyutlarına göre çok daha değerliydiler. Örneğin eldeki bulgular staterin 1/24’ü değerindeki bir electrum sikke bir koyun ya da bir kile buğday alınabileceğini göstermektedir.10
Aslan başı tipli kraliyet sikkelerin dikkat çekici bir diğer özelliği de aşırı değerlenmiş olmalarıdır. Sikkelere resmî olarak Lidya electrumunun doğadaki saf hâliyle (%73 altın ve %27 gümüş) değer biçildiğine işaret eden oldukça makul kanıtlarımız vardır. Bununla birlikte laboratuvar analizleri sikkelerdeki metal içeriği ile yapay olarak oynanarak, %54 altın, %44 gümüş ve %1-2 bakır oranının elde edildiğini göstermiştir. Bu durum Lidya Krallığı’nın sikke üretimi ve değer biçme üzerindeki tekelinin getirdiği avantajların cazibesine dayanamadıklarına işaret etmektedir. Bu şekilde, metal içeriğiyle oynanmış electrum sikkelerle yapılan ödemelerden elde edilecek kâr %15-20 arasındaydı
Oldukça iyi bir çalışmadır.
Lidyalılar haklı olarak sikkeleri ile ünlüydü. Herodotos’un yukarıda aktardıkları dışında, erken dönem Yunan yazarlarından biri olan Kolophonlu Ksenophanes de sikkenin icadının Lidyalılara bağlamaktadır1 ve bu tespit sikkelerin kendileri tarafından da doğrulanmaktadır. En erken sikkeler altındı ve Yunan dünyasında bunları ilk kez kullanan Kroisos’a atfen “croeseid” adıyla anılıyordu.2 Bütün erken sikkeler altın gümüş alaşımı elektrondan yapılmaktaydı ve bazıları Lidya alfabesi ile Lidya isimleri taşıdığından, bunların Lidya’da Lidyalılar tarafından darp edildiği gayet açıktır.
Lidya, elekton ve sikkenin başlangıcı arasındaki tarihî bağlantıları anlamak zor değildir.3 Öncelikle elektronun kendisi Lidya’ya aittir. Irmak yataklarında bulunan ve içinde altın barındıran bir alaşım olan elektron bölgeye özgüydü. Elektron MÖ yedinci yüzyılda Paktolos nehrinde ve diğer Lidya bölgesi ırmakları ile madenlerinde büyük miktarlarda eleniyor ve kazılıyor, Lidya kral hanedanının efsanevi zenginliğini meydana getiriyordu (bkz. Greenewalt, “Sardis’te Altın ve Gümüş Saflaştırma”). Ülkedeki en yaygın değerli metal olan elektron doğal külçeler, ingotlar ve elektron “tozu”yla dolu çuvallar şeklinde en azından bir süre her türlü malın ve hizmetin ödemesi için kullanılmıştır. Fakat doğadaki hâliyle elektronda altın–gümüş oranı değiştiği ve yapay olarak rafine edilmiş gümüş katarak altın içeriğini seyreltmek mümkün olduğu için güvenilir bir değiş tokuş aracı anlamında çok yetersizdi.
Metal içeriği için sikkeleri test etmek
Alışverişlerde kullanıldığı zaman metal önce bir mihenk taşı üzerine bıraktığı çizgilerin rengine bakılıyordu. Bu test büyük electrum parçalarında sorun çıkarmıyordu, ancak düzinelerce doğal külçe ve ufak parçalarda test yapmak imkânsızdı. Her bir küçük parça bağımsız olarak test edilse bile, her biri farklı ağırlıkta ve kalitede olan bütün bir torbanın değerini kesin şekilde hesaplamak çok zor bir işti. Zamanla, electrum külçelerin sıkıntıları ve güvenilir olmadığı anlaşılınca, bunlardan büyük miktarlarda elinde bulunduran Lidyalılar ve onların Ionialı ve Karialı komşuları başkalarının kabul edeceği ödemeler yapmakta zorlanmışlardır.
Bu açmazdan çıkmanın bir yolu, electrum külçeleri bütün olarak kullanmaktan kaçınarak, mümkünse bunları metalürjik yöntemlerle saf altın ve gümüş bileşenlerine ayırmak, böylece değişimi daha basit hâle getirmekti. Fakat MÖ ikinci binyılda Mezopotamya’da ve Mısır’da altın arıtmaya dair yazılı kanıtlar bulunmasına karşın, MÖ altıncı yüzyıldan önce electrumdaki gümüşü ve altını tamamen ayrıştırmak (ana metal safsızlıklarını gidermek yerine) için bir tekniğin geliştirilip geliştirilmediğini bilmiyoruz.4 Her hâlükârda, MÖ yedinci yüzyılda Batı Anadolu’daki yöneticiler ödemelerini electrumla yapabilmelerini sağlayan çok daha basit bir yöntem bulmuşlardı: Electrumları damgalı, değişmez ağırlıkta ve değeri üzerinde taşıdığı damganın sahibi otorite tarafından tespit ve garanti edilen küçük külçeler –yani sikkeler– şekline sokmak. Metalin kendine biçilen değerin başarıyla darp eden otoriteye geçirilmesiyle birlikte bu çözüm electrumun alışverişlerde electrumun kullanılmasını büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Her bir parça electrumu tartıp kalite testi yapmak yerine, önceden tartılıp garanti altına alınmış metal birimleri hemen oracıkta değiş tokuş edilebiliyordu. Genel toplamlar sadece sikkeleri sayarak hızla ve kesin olarak hesaplanabiliyordu. Erken electrum sikkelerin kesirli küçük değerler kadar büyük ağırlık birimleri şeklinde de darp edilmesi hesaplamayı daha kolaylaştırmaktaydı.
Erken Sikkeler
Bu erken electrum sikkelerin en önemlileri kazılardan gelmektedir. Ephesos Artemis Tapınağı’nın altında 1904-1905 yıllarında yapılan kazılarda British Museum’un arkeologları MÖ yedinci yüzyılın sonlarında adak olarak bırakılmış 93 electrum sikke ortaya çıkarmışlardır.5 Tapınak alanındaki son kazılarda yine MÖ yedinci yüzyılın sonlarına ait daha fazla sikke (No. 19 ve 21) ele geçmiştir.
Ephesos örneklerinden dokuzu üzerinde herhangi bir tip olmayan “sikke öncesi” örnekleridir. Bazılarının üzerinde sikke gelişimin erken safhalarında, bunları darp eden bir otoritenin sembolünün henüz ön yüze basılmadığı dönemde görülen kare çukur vardır. Sikkelerin geri kalanına bir düzine sembol ya da sikke tipi basılmıştır. En azından bir tip, profilden bir aslan başına eşlik eden Lidya dilinde bir lejanda sahiptir ve açıkça Lidya kökenli sikkelere aittir (No. 19, 20, 21; Şek. 1, 2,3, 4, 5, 6). Diğer semboller Phokaia (fok başı) ve muhtemelen Ephesos (bir geyiğin ön kısmı) gibi yakındaki Yunan şehirlerinde basılan sikkeleri tanımlamaktadır. Bir kısım sembolün ise (iki horoz, insan başı, at başı, böcek, keçi başı gibi) menşei açık değildir. Aslında, tip sembollerinin çokluğu genel olarak erken electrum sikkelerin özelliğidir. Birbirinden farklı düzinelerce sikke tipi bilinmektedir.6Bu durum Lidya kralları ve Yunan şehir devletlerinin yanında erken electrum sikkelerin yerel hanedanlar, büyük arazi sahipleri ve Lidya ile komşu bölgelerdeki ikinci dereceden yöneticiler tarafından da darp edildiğini düşündürmektedir. Kısacası elinde electrum bulundurabilecek kadar zengin ve bunu harcama nedeni olan herkes sikke basabiliyordu.
Aslan Başı Sikke Darbı
Ephesos kazılarında bulunan sikkeler arasında sayıca en fazla olanlar profilden aslan başı taşıyanlardır (No. 19, 20, 21; Şek. 1, 3, 5). Bunlardan altı tanesi üzerinde Lidce WALWET lejandı yer alır. Çoğu bilim adamına göre bu, Yunanların Alyattes (MÖ 615-560; No. 20) olarak bildiği Lidya kralını tanımlamaktadır.7 Öteki birkaç aslan başlı sikkede KUKALIM, “Gyges’in” lejandı görülür (No. 21, Şek. 5).. Kral, bu sikkelerden daha önceki tarihlerde yaşadığı için, bu ünlü kralın değil, ama sikke darbıyla sorumlu hazinenin veya kraliyet memurunun ismi olmalıdır.8 İsimler nasıl açıklanırsa açıklansın, lejantlı ya da lejantsız aslan başlı sikkelerin hepsi Lidya krallığının resmî sikkeleri olarak kabul edilmektedir. Bu aslan başı krali sikkelerden 45’i 1963’te Phryglerin başkenti Gordion’da define buluntusu olarak ele geçmiştir (No. 24.1-24.26, 24.27, 24.28-24.45; Şek. 11, 12).9 Ephesos’takilerden biraz daha geç tarihli olan bu sikkeler en doğuda bulunan Lidya sikkeleridir ve MÖ altıncı yüzyılın başlarında Phrygia’nın Lidya Krallığı’na nasıl tamamen entegre olduğunu göstermektedir.
Aslan başlı sikkeler, en büyüğü 4.7 g (bir Lidya staterinin 1/3’ü) en küçüğü sadece 0.29 g (staterin 1/48’i) olan kademeli değerlere göre darp edilmiştir. Dikkati çekecek şekilde, aslan pençesi tipli, 0.15 g ağırlığında, sadece 4 mm çapında daha küçük değerler (staterin 1/96’sı) vardır (No. 23, 9, 10). Ephesos’ta bulunmuş sikkelerin yarısı 1.2 g geldiğine göre, bunların tek başlarına yüksek miktarda ödeme için darp edilmedikleri açıktır. Daha ziyade bu kadar küçük sikkelerin izin verdiği kadar mütevazı alışverişlerin de dâhil olduğu geniş bir ekonomik faaliyet yelpazesi içinde kullanılmışlardır. İçerdikleri önemli miktardaki altın nedeniyle küçük boyutlarına göre çok daha değerliydiler. Örneğin eldeki bulgular staterin 1/24’ü değerindeki bir electrum sikke bir koyun ya da bir kile buğday alınabileceğini göstermektedir.10
Aslan başı tipli kraliyet sikkelerin dikkat çekici bir diğer özelliği de aşırı değerlenmiş olmalarıdır. Sikkelere resmî olarak Lidya electrumunun doğadaki saf hâliyle (%73 altın ve %27 gümüş) değer biçildiğine işaret eden oldukça makul kanıtlarımız vardır. Bununla birlikte laboratuvar analizleri sikkelerdeki metal içeriği ile yapay olarak oynanarak, %54 altın, %44 gümüş ve %1-2 bakır oranının elde edildiğini göstermiştir. Bu durum Lidya Krallığı’nın sikke üretimi ve değer biçme üzerindeki tekelinin getirdiği avantajların cazibesine dayanamadıklarına işaret etmektedir. Bu şekilde, metal içeriğiyle oynanmış electrum sikkelerle yapılan ödemelerden elde edilecek kâr %15-20 arasındaydı