TÜRKİYE’DE GÎZLÎ HAZÎNELER ÎLE ÎLGÎLÎ İNANÇLAR VE UYGULAMALAR

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Treks34
Mesajlar: 542
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 18:21

TÜRKİYE’DE GÎZLÎ HAZÎNELER ÎLE ÎLGÎLÎ İNANÇLAR VE UYGULAMALAR

Mesaj gönderen Treks34 » Çrş Şub 19, 2020 10:54

Bu gün sizlere başka bir konuyu yazarının ağzından aktaracağım. Gizli hazineler deyince çok kişinin heyecanlandığını görür gibiyim.
Okuyun ders alınacak çok şeyler göreceğinize eminim.


Ahmet Edip Uysalın Kaleminden

Çok eski medeniyetlerin beşiği olması itibariyle Anadolu topraklarında pek çok kıymetli para ve eşyaların gömülü olduğu ve bunların ara sıra meydana çıktığı bir gerçek olmakla beraber, halk arasında bu konuda gerçekle ilgisi olmayan mübalağalı rivayetler, efsaneler, inançlar, ve bu gibi definelerin elde edilmesi için girişilen
uygulamalar pek yaygındır. Türk köylüsü yerde çok altın gömülü
olduğuna inanmaktadır. Define arayıcıları arasında yaygın olan bir
inanca göre evvel zaman içinde yere düşen kıymetli paralar ve ziynet
eşyaları, cinler tarafından bölük bölük toplanırmış. Bunlara Anadoluda çoğu zaman “ sahipli paralar” diyorlar. Bunlardan her birinin bir
tılsımı varmış. Maazallah, bu tılsımı bilmeden onlara yaklaşmak insanın çarpılmasına yol açarmış. Anadolu’da toplam olarak 74 ton
altın gömülü olduğuna ve bunların sırlarının Vatikan papazlarının
elinde bulunduğuna dair Türk definecileri arasında pek yaygın bir
inancın varlığını tesbit etmiş bulunuyorum.
Türkiye’de genellikle iki türlü defineci var: 1) Şehirli defineciler.
2) Köylü defineciler. Şehirli defineciler, köylülere nazaran daha rasyonel ve kendilerince İlmî usullerle çalışıyorlar. Bazılarında modern
arama cihazları bile var. İncelememin asıl konusunu teşkil eden köylü
defineciler tamamen şifahi bir şekilde naklolunan, mübalağalı ve
efsanevî bilgi ve metotlarla çalışmaktadırlar. Başka folklor ürünlerinde
gördüğümüz motifleşme, kalıplaşma ve varyantlar halinde tekrarlanma durumunu bu konuda da görmekteyiz. Örnek olarak Ali Bey
Değirmeni denilen ve 40 katır yükü altının gömülü bulunduğu rivayet olunan hayali değirmenin bütün Kuzey Anadolu Dağlarında
yahut bir define işareti olduğuna inanılan Yedi Civcivli Tavuk, Topal
Ayı, Çolak Papaz gibi işaretlerin yurdun her tarafında aranmakta
olduğunu, hatta görüldüğüne dair iddialar dolaşmakta olduğunu
kaydedebiliriz.

Define arayıcıları gül çubuğu, söğüt dalı, çatal çubuk, bakır
teller gibi aletlerden başka, beyaz horozu uçurmak ve düştüğü yeri
kazmak, su kâsesinde cinleri toplamak, yere tavuk yumurtası (veya
sığırcık kuşunun yumurtasını) gömmek ve sonra üzerindeki değişiklikleri incelemek,
kara kedi gözünden faydalanmak, define plan ve haritalarından
faydalanarak aramalar ve kazılar yapmak gibi metotlar
kullanmaktadırlar.

Balığın da bir define işareti olduğuna dair Türkiyede pek yaygın
inançlar vardır. Bir gün, Yozgat köylerinden birinden 5 köylü beni
Fakültedeki odamda ziyaret ederek, bana balık işaretinin manasını
sordular. Onlara bunun eski bir bereket işareti olduğunu söylediğimde
hiç memnun olmadıklarını yüzlerinin ifadesinden anlıyabilmiştim
.
Birisi cebinden itina ile sarılmış bir tomar çıkardı, masamın üzerine
serdi ve bana dönerek “ Ya buna ne buyurulur, hocam?” dedi. Çin’de
basılmış olan, ve üzerinde Çince yazılar bulunan bu renkli levhanın
ne olduğunu anlamakta güçlük çekmemiştim. Levha, insan hazım
sisteminin nasıl çalıştığını bir fabrikaya benzeterek açıklamak amacı
ile yapılmıştı. Köylüler ise bunun köyleri civarında bulunan Balıklı
Mağara’nın içindeki büyük hâzinenin planı olduğuna inanıyorlardı.
Sebep de resimde iç organları gayet girift bir fabrikaya benzeyen
adamın bir masaya oturmuş, önünde de yemekte olduğu büyük bir
balığın bulunması idi. Aslında resimdeki adam tesadüfen balık yiyordu.
Fakat köylüler bu levhanın bir define haritası olduğuna o kadar
inanmışlardı ki, ne yaptı isem onları bu fikirden vazgeçiremedim.
Sonunda, benim bu define haritasını onların ellerinden çalabileceğim
endişesi ile “ Allahaısmarladık” dahi demeden odamdan çıkıp gittiler.
Arşivim için levhanın fotoğrafını çekmek isteyişim onları büsbütün
kötü niyetimden şüphelendirmişti. Olay, define konusunda, Türk
köylüsünün pek safça davranışlar göstermekte olduğunun güzel bir
delilidir

Pek yaygın olan diğer bir define inancı da Türkiye’de 366 adet
define işareti olduğudur. Manol, Lefter, Pop Martin, Katırcı Yani,
Volçan Voyvoda ve Emin Ağa gibi bazı haydutlar, Osmanlı Hâzinesini
soyarak, aldıkları altınları 366 yere özel işaretler koyarak gömmüşlerdir. Bu işaretlerden bazıları şunlardır: Topal Ayı, Yedi Civcivli
Tavuk, Yedi Yavrulu Domuz, Çolak Papaz, Merdiven, Sofra, Sırt
Sırta Yatan Öküzler’dir. En büyük hâzinenin, bütün bu işaretleri
belirli bir sıra ile takip ederek, en sonuncusunun olduğu yere ulaşmakla bulunabileceğine inanılmaktadır. Bazı defineciler bunların hepsinin Uludağ’da, veya Bandırma ile Karacabey arasında Marmaranın
güney kıyıları boyunca uzanan Karadağ’da olduğuna inanmaktadırlar. Bütün ömrünü Karadağ’da bu işaretlerin yerlerini tesbit etmekle geçiren, ve nihayet en son işaretin Karacabey ovasında Tophisar Köyü civarındaki bir tepede bulunduğunu tesbit eden bir köylü
ile tanışmıştım. Kendisi Tophisar civarındaki tepede ruhsatlı bir
kazı yapmak için Eski Eserler Genel Müdürlüğüne müracaat etmiş,
fakat burası eski devirlerden kalma bir höyük ve dolayisiyle arkeolojik
bir saha olduğundan bu isteği ilgili makamlarca reddedilmişti.
Bir zamanlar Doğu Anadolu’dan bir köylü bana köyünün yakınlarında bir kaya bulunduğunu, bu kayanın üzerinde yumuşak bir
nokta olduğunu, oraya parmakla basıldığında kayanın inlediğini,
biraz daha kuvvetle basıldığında ağladığını, biraz daha fazla basıldığında kanadığını, burada büyük bir hâzinenin bulunduğunu
yazıyor ve benden bu hâzinenin tılsımını istiyordu.

Köprü ayaklarında ve cami duvarlarında, bu eserlerin banileri
tarafından ileride tamir işlerinde kullanılmak üzere büyük paraların
gömülmüş olduğu, definecileri çok tahrik eden, ve hatta onları bu
gibi eserleri tahribe kadar götüren çok yaygın bir inançtır.(böyle bir durum malesef yoktur .Bu yüzden bir çok eser o olmayan paralar yüzünden tahrip edilmekte"bu da benim notum")

Antalya’­daki Murat Paşa Camii hakkında böyle bir rivayet dolaşmaktadır.
Türkiye’de hemen her tarafta, köprü ayaklarında ve eski cami, han,
hamam duvarlarındaki oyuklar, bu inançla hareket eden definecileıin
faaliyetlerine tanıklık etmektedir.
Karacabey’in Doğla Köyünde “ Altın Tarla” denilen mevkide
“ Yedi Kulplu Kazan” ile içindeki “ Takyanoz Altınları” hakkında pek ilgi çekici bir rivayet tesbit ettim.

“ Sahipli Paralar” dan sayılan bu altınlar, paslanmasın diye cinler tarafından yılda bir kere savrulurmuş. Altın Savruntusu denen bu olayı bizzat gören 5-6 kişi var. Belki bir fosforesans olayından başka bir şey olmayan bu olay, köylülerin hayalinde pek garip boyutlar kazanmakta ve Eshab-ı Kehf ile irtibat kurulmaktadır. ( altının paslanmayacağı gerceğini mısırdaki mumyaların yanında olanlara bakarak karar vermek çok kolayken paslandığını düşünmekte nasıl bir kafa yapısıdır buda ilginç."bu da benim notum")

Tarsus’ta bir define meraklısı, 1968 yılında kışın yaprak açan,
ve her zamankinden farklı olarak, kırmızı meyva veren bir dut ağacının dibinde Kleopatra’nın hâzinesini aramak için ruhsatlı bir kazı
yapmış, fakat kazıdan bir kaç yüzyıllık koca dut ağacının tahribi
dışında bir sonuç alınamamıştır.

Türkiye’de pek nadir ve tamamen tesadüfi olarak bazı gizli hazineler veya gömüler yeryüzüne çıkmaktadır. Mesela, bir kaç yıl
evvel Bursa civarında bir kayaya yıldırım isabet etmiş, ve kayanın
dibinde gömülü bulunan binlerce gümüş para ortalığa saçılmıştı,


îşte bunun gibi tesadüfi olaylar meraklıları büsbütün tahrik etmektedir.
Türkiye’de Definecilikle ilgili pek zengin rivayetler, hikâyeler,
ilgi çekici motifler olduğu kesinlikle söylenilebilir. Bunlardan bir haylisini halk ağzından derlediğim bant arşivinde muhafaza etmekteyim. Konu halk inançları ile halk edebiyatının ve etnolojinin pek ilgi
çekici bir yönünü teşkil etmektedir, ve bu bakımdan incelemeğe değer.

Güzel bir anlatım. İçerisinde bir çok şey barındırıyor. Umarım herkes kendine bir şeyler çıkarır. Gördüğünüz her balığın hamsi olmadığını umarım anlamışsınızdır. Balıklara bakıpta ardında hazine var diye tahrip etmeyin......




"Siz gelin yine eşkiylara ait gömülerin araştırmasını yapın.Bol miktarda gömüleri olduğu gerçektir. Size bir tiyo vereyim ...eşkiyaların gömülerin en yoğun olduğu bölgeler başta İstanbul,Bilecik, Bursa,Edirne,Tekirdağ,Kırklareli, Edirne,Çatalca ,Karadenizin batı sahilleri, meriç nehri ve son olarak da ipek yolu hattı çok önemli yerlerdir"







İPEK YOLU VE KERVAN YOLLARI.jpg
Bu mesaja eklenen dosyaları görüntülemek için gerekli izinlere sahip değilsiniz.
ALLAH KURAN İLE AKLIN YOLUNU AÇAR

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Bing [Bot] ve 12 misafir