KIZ KULESİNİN ALTINDA YATAN SIR

Kullanıcı avatarı
Kurt34
Mesajlar: 29
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 19:00

KIZ KULESİNİN ALTINDA YATAN SIR

Mesaj gönderen Kurt34 » Pzr Nis 02, 2017 23:14

kız kule.png
Bu mesaja eklenen dosyaları görüntülemek için gerekli izinlere sahip değilsiniz.

Kullanıcı avatarı
Admin
Mesajlar: 77
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 11:15

Re: Kız Kulesinin altında yatan sır

Mesaj gönderen Admin » Pzr Nis 02, 2017 23:50

Kurt biraz da aciklama ekleseydin, nedir altindaki sir?

Kullanıcı avatarı
Kurt34
Mesajlar: 29
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 19:00

Re: Kız Kulesinin altında yatan sır

Mesaj gönderen Kurt34 » Pzt Nis 03, 2017 00:42


Kullanıcı avatarı
Admin
Mesajlar: 77
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 11:15

Re: Kız Kulesinin altında yatan sır

Mesaj gönderen Admin » Pzt Nis 03, 2017 12:05

Gercekten ilginc. Tesekkurler Kurt.

Kullanıcı avatarı
Treks34
Mesajlar: 542
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 18:21

Re: Kız Kulesinin altında yatan sır

Mesaj gönderen Treks34 » Pzt Nis 03, 2017 18:51

Yazılı Bir bölümüde ben tamamlayayım.Volcan kadar esrarlı bir yazı olduğunu düşünüyorum.

Buyrun hep birilikte okuyalım.Bir solukta okuyacağınıza inanıyorum



Büyük bir antika koleksiyoneri olan İngiliz Sir Francis Crick’in malikanesinin kapısını gizemli bir adam çalar adamın son derece bozuk bir aksanı vardır ve muhtemelen Araptır. Elinde bir defter göstererek defteri Sir’e satmak ister deftere göz atan Francis Crick içinde bazı teknik çizimler ve arapça yazılar olduğunu görür adamın ısrarı üzerine birkaç sterlin vererek adamı gönderir sonraki günlerde çizimlere baktığında gözüne tanıdık geldiğini fark eder ve kısa bir süre sonra çizimlerin kız kulesine ait olduğunu anlar. Ancak bir farklılık vardır kule 3 katlı olarak resmedilmiştir. Kule ile alakalı bulabildiği tüm bilgileri toplayarak karşılaştırır ilk başta çizimlerin yanlış olduğunu düşünür fakat sonra merakına yenik düşerek notları tercüme ettirmeye karar verir.
Notlara göre kız kulesinin mahzeninde aşağıya inen bir geçit vardır ve bu geçitten deniz tabanı altında bulunan bir başka yapıya ulaşılmaktadır, yapı eski bir mağaranın içerisine inşa edilmiştir. Geçidi açan anahtar ise tam olarak tasvir edilmiştir. ayrıca bu yapının bazı odalarını farklı amaçlarla kullanmak için tasarlanmış suyu doldurup boşaltma prensibi ile çalışan birde antik mekanizmadan bahsedilmektedir.
Öğrendikleri sir’i iyice meraklandırır ve bu defteri kendisine satan o gizemli adamı araştırmaya başlar hatta bunun için özel bir arama emri dahi çıkarttırılır ancak bir sonuç alınamaz. Bunun üzerine sir notlarda tarif edilen anahtarın aynısını bir demir ustasına yaptırır. İleri ki yıllarda
“Anahtarı elime aldığım da İstanbul’a gitmekten başka hiçbir şey düşünemiyordum" diyecektir. Anahtarını yaptırmasının ardından İstanbul’a gelip yapıyı yakınen incelemek hatta mümkünse ve eğer gerçekse altta bulunan bu saklı bölümün fotoğraflarını çekmek istemektedir. Sir yüksek bağlantılarını kullanarak İngiltere’nin Türkiye büyük elçiliği vasıtası ile dönemin Türk hükümetinden Mimari İnceleme adı altında 5 günlük bir izin alır ancak yanına birde koruma memuru verilecektir.

1960 Ağustosun’da yardımcısı ile İstanbul’a varır kısa bir hazırlığın ardından koruma memuru, sir ve yardımcısı kuleye varırlar. Sir hemen etrafı dolaşmaya başlar defter de söylenen giriş tam kulenin tabanındadır. Buraya vardığında yerde koca bir kayadan başka bir şey göremez ilk gün keşif çalışmaları ile geçer gider. Akşam otelinde kayayı kırması gerektiğini daha sonra tekrar örebileceğini düşünür ancak bunun için koruma memurundan kurtulmalıdır.
Ertesi günü tekrar kuleye gitmek için Üsküdar da memurla buluşurlar memura işlerinin ölçüp biçmek olduğunu onun gelmesine gerek olmadığını yalnızken daha rahat çalışacaklarını söyler fakat memur vazifesi icabı bunu kabul etmez bunun üzerine sir’in yardımcısı memura daha önceden kararlaştırdıkları çok yüklü bir miktarda altını memura verir bu rüşvet memurun neredeyse 1 ömür alacağı maaş kadardır ve bu teklifi kabul eder. Franchis Crick o günden şöyle bahsetmektedir; “memur ona verdiğimiz çantayı aldı ve ardınca yürümeye başladı bizde hemen sandala bindik yardımcıma sürekli kürekleri daha hızlı çekmesini söylüyordum, nihayet kuleye varınca artık benimsin diyerek küçük bir sevinç çığlığı attım.”


Sir hemen girişin olduğu yere gider ve buradaki yaklaşık 20cm kalınlığındaki kayayı kırmaya başlar birkaç saatin ardından kaya kılır fakat büyük bir hayal kırıklığı yaşanır. Çünkü kayanın altında bekledikleri gibi anahtar deliği olan bir giriş kapısı yoktur bunun yerine daha da büyük ikinci bir kaya vardır. Bu ikinci kayayı da parçalarlar onunda altından bir başka kaya çıkar bu arada yorgunluktan bitap düşmüşlerdir ve artık gitme vakti gelmiştir. basit bir alçı harcı hazırlayarak oyuğu kapatırlar.
Ertesi günü 3. Kayayı da parçalarlar ve nihayet demir kapağa ulaşırlar ancak yüzyıllardır orada bulunan bu kapak öylesine bir hal almıştır ki anahtar deliği dahi eğrilip bürünmüştür ve ne kadar uğraşsalar da bir türlü açmayı başaramazlar böylece 3.gününde sonuna gelirler. Otellerine döndüklerinde Sir kapağı nasıl açabileceği dışında hiçbir şey düşünememektedir yardımcısı bir şekilde yüksek ısı ile açabileceklerini söylemişse de bu hem çok dikkat çekici hem de çok zahmetle bir yöntem olacağından kapağı kuvvetli bir asit kokteyli ile eritmeye karar verirler. Yine kuleye vardıklarında bu yöntemle akşama doğru kapağı eritmeyi başarırlar ancak geç kalındığından içeri girme kısmını bir sonra ki güne bırakarak kız kulesinden ayrılırlar.
Sabah erkenden yine kuleye rutin şekilde hareket edilir. Geçit son derece karanlık ve dardır ip yardımı ile aşağıya kadar sarkar derinlik neredeyse 35 metre civarındadır. Geçitten sarkarken su damlalarının sesleri duyulmaktadır. Aşağı indiğinde lambasını yakar ve kendisini büyük bir girişte bulur biraz daha dolaştıkça kemerli ve kubbeli olan bu yapının neredeyse 500 m2 genişliğinde olduğunu anlar. Yapı bir çok bölüm ve odadan oluşmaktadır. Duvarlarda freskler vardır ancak bunlar yıllar içerisinde okunamaz hale gelmiştir. Yerlerde daha önceden masa, sandalye, kitaplık olabilecek çürümüş tahtalar vardır. Ana oda da duvara oyulmuş bir sembol görür ancak bu sembol Osmanlı yada Bizans’a ait değildir.
Yapının bazı odaları çökmüştür. Çok eski bir kılıç bulur kılıcın boyu kısa kabzası ise çok ufaktır. O anda bu kılıcı ancak bir cücenin kullanabileceğini düşünür. mekanı elinden geldiğince aydınlatır ve şu anda bazılarını gördüğünüz fotoğrafları çeker. Kılıcı’da yanına alarak tekrar yukarı çıkar ve çimento ile söktükleri taşlarla geçidin ağzını yeniden kapatırlar. 90 lı yıllar da kılıca karbon testi yaptırılır test sonuçlarına göre kılıç 1600 ila 2000 yıl öncesine aittir. Sembolse kime gösterildiyse çözümlenemez yahut bir uygarlıkla bağdaştırılamaz. Bu konu Francis Crick’in 2004 yılında ki ölümüne kadar saklı kalır ölümünün ardın dan bir bankada kiralık kasada Defter, Crick’in konu ile ilgili notları, Kuleden aldığı kılıç ve kulenin gizli kısmına ait 30 tane siyah beyaz fotoğraf torunu tarafından bulunur.
ALLAH KURAN İLE AKLIN YOLUNU AÇAR

Kullanıcı avatarı
Treks34
Mesajlar: 542
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 18:21

Re: KIZ KULESİNİN ALTINDA YATAN SIR

Mesaj gönderen Treks34 » Sal Nis 04, 2017 20:03

Bir yazıdan alıntıyı sizle paylaşayım

İstanbul’un Yedi Harikası” adlı 100 yıllık bir kitapta, Çemberlitaş’ın hemen yakınında ve onunla bağlantılı Yerebatan Sarnıcı yönünden Ayasofya’yı da takip edip Marmara’ya bağlanan, oradan da Kınalıada’daki Papaz Manastırı’na ulaşan uzun bir yol izleyen ve “Köpek Öldüren Kanalı” olarak anılan bir tünelden bahseder. Bir başka varsayım da bu dehlizin Yerebatan Sarnıcı’ndaki gizli bir girişten kuzeydoğu yönünde ilerlediği, oradan Marmara’ya açıldığı, Kız Kulesi’ne uğrayarak Üsküdar’a ulaştığı, buradan düz bir hat halinde Kadıköy sahilini müteakip Moda sahilinden Marmara’nın altına uzandığı ve Kınalıada’daki manastıra ulaştığıdır.
ALLAH KURAN İLE AKLIN YOLUNU AÇAR

Kullanıcı avatarı
Treks34
Mesajlar: 542
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 18:21

Re: KIZ KULESİNİN ALTINDA YATAN SIR

Mesaj gönderen Treks34 » Sal Nis 04, 2017 20:50

Bir başka bilgi kırıntılarını da paylaşalım....
Herkesin dilinde olan KÖPEK ÖLDÜREN KANALI bu kanal(dehliz) ile ilgili bilgileri içeren bir kitap ermeni vatandaşın kitaplığında görülmüştür.Osmanlıca olan bu kitap ,maalesef ne Beyazıt ne de Süleymaniye kütüphanesinin arşivlerinde yok.
Gelelim bu kitaptan yapılan çeviriden günümüze yansıyanlara Bu dehliz Topkapı sarayının tam altından başlıyor. Denizi in metrelerce altından karşıya gidiyor. Nereye gidiyor biliyor musunuz KIZ KULESİ ne oradan da Salacağa geçiyor. Oradan da istikameti Karaca Ahmet mezarlığına çevirenv bu dehliz ikinci çıkışı burada veriyor.buradaki çıkışı şimdilerde kaybolmuş olan dehliz yoluna modaya varmak üzere devam ediyor. Bu arada Zeynep Kamil de bir apartmanın altında bir çıkış daha veriyor bu çıkış apartman temelinde kaldığı için maalesef orası da kapanmış oluyor.Bundan sonraki çıkış ise moda da 15 mt lik bir kör kuyuda görülüyor.Bu çıkışda sıvanıp kapatıldığı için kapalı durumda.Çıkışlarını yitiren Dehliz Kınalı adadaki Manastıra gidiyor.
Bu anlatılan Dehlize neden köpek öldüren kanalı denmiş buda başka bir araştırma konusu
ALLAH KURAN İLE AKLIN YOLUNU AÇAR

Kullanıcı avatarı
Kurt34
Mesajlar: 29
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 19:00

Re: KIZ KULESİNİN ALTINDA YATAN SIR

Mesaj gönderen Kurt34 » Sal Nis 04, 2017 20:50

kızkulesi4.png
kızkulesi3.png
kızkulesi2.png
kız kulesi.jpg
Bu mesaja eklenen dosyaları görüntülemek için gerekli izinlere sahip değilsiniz.

Kullanıcı avatarı
Treks34
Mesajlar: 542
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 18:21

Re: KIZ KULESİNİN ALTINDA YATAN SIR

Mesaj gönderen Treks34 » Pzt Nis 17, 2017 01:20

Bu konuda bir anıyı sizinle paylaşayım.Biraz uzun olmasına rağmen sıkılmadan okuyacağınıza eminim.

Erdal Tanılın hatıratı;



Bu yazımda sizlerle çok büyük ilgi duyduğum İstanbul Dehlizleri ile ilgili yaşanmış bir anıyı paylaşacağım. Aşağıdaki satırlar, Sevgili Babam Tunay Tanıl'ın aktarımından derlenmiştir. İstanbul Dehlizlerinin Karacaahmet mezarlığı içindeki girişinden yakın arkadaşı Kaya Akçalı ile birlikte yaklaşık 2.5 saat içinde tahminen nasıl 1.5-2 kilometre ilerlediklerine şahit olacaksınız. 1948-1949 yıllarında, 17-18 yaşlarında tam bir delikanlı olan babam, bugün aradan neredeyse 60 yıl geçmiş olmasına rağmen, hiç tereddüt bile etmeden, aynı dehlize yeniden girebileceğini söylemektedir. Bunu gerçekten deneyeceğine inanıyorum. Kim bilir, belki de birlikte deneriz. Bu güzel anı için kendisine teşekkürü bir borç biliyorum...
Orta okul sıralarında , yanılmıyorsam 1944-1945 olacak, Cumhuriyet gazetesinde, Üsküdar Karacaahmet mezarlığında iki kuyu bulunduğunu ve bu kuyulardan İstanbul'un altında lağım tabir edilen yollara girildiğini okudum. Küçüklüğümden beri bu gibi şeylere meraklıydım. Haber, beni çok etkiledi. O yöredeki gençler dehlizlere girip, bu yolları gördüklerini gazeteye anlatıyorlardı. Bir süre sonra bu hususta haberlerle birlikte konu ile ilgili muhtelif söylentiler de çıktı. Bu kuyunun Haydarpaşa Lisesi, Ahırkapı, Büyükada veya Heybeliada ve Şile yönünde bağlantılı olduğu, ama yer yer çökmeler veya su dolu olması nedeniyle Haydarpaşa Lisesi hariç diğerlerine ulaşılamadığı da gazete havadisleri arasındaydı. Evimiz Karacaahmet mezarlığına çok yakındı(Tunusbağı). Merakım her gün biraz daha artıyordu. Çevremde ağabey dediğimiz büyüklerden yerini öğrenmeye çalıştım, ama başaramadım. Gazete ise yer hakkında bilgi vermiyordu. Zamanla merakım evdekilerin de baskısıyla ile ertelenmeye başladı, tâ ki lise yıllarına kadar.

1948-1949 yıllarında Kabataş'taki Beyoğlu erkek lisesinde okuyordum. Okul bahçesinde demir bir kapak gördüm. Yine merakım galip geldi, açtım ve içine girdim. 4-5 basamak kadar kadar inince 1 X 1 metre ölçülerinde bir zemin ve soldan aşağıya inilen, derinliği 3-4 metre olan büyük bir sarnıç vardı. Kenarlar ile yaklaşık 5 x 8 metre kadardı. Zil çalınca, tam göremediğim için fenerle tekrar gelmek üzere çıktım. İkinci girişimde Sevgili hocamız Münir Raşit Öymen gördü ve bir daha girmek mümkün olmadı; çünkü kocaman bir asma kilit demir kapağa tasbit edilmişti. Arkadaşlarla konuştuk, bunun merakımı tahrik ettiğini, iyice görmeden yarım kalan bir araştırma olduğunu, zaten daha evvelde Karacahmet'te bulunan kuyuyu da görmediğimi söyledim. Bunu duyan arkadaşım Erduhan, "Ben biliyorum, istersen göstereyim sana." demez mi? O zaman okuldaki öğrenimimiz, akşamüstü 15:45 civarında bitiyordu. Konuştuğumuz da saat 10:45'ti. Akşama kadar zaman nasıl geçecekti? Neyse, akşamüstü paydos olunca hemen vapura ve doğru Karacaahmet Mezarlığına. Üç arkadaştık.Tunusbağı'ndan Duvardibi'ne giderken (Cemevi - 2'nin bulunduğu yöne, Kapıağası) soldaki Kabristan'a mihmandâr Erduhan arkadaşımızla geldik. Kapıdan içeri girip 2 mermer ağızlı kuyu taşını bulunca Erduhan, "İşte burası ve bunlar..." dedi.Mermer kuyu ağzının birinde demir kapak ve üzerinde kocaman bir mezar taşı konulmuştu. Diğeri açıktı ve dibi görünüyordu. Toprak, o kuyunun bir kısmını doldurmuş, yaklaşık 2-3 m kadar doldurulmuş kuyu görünümündeydi. Onu bırakıp diğer kuyuya yöneldik. Taşı güçlükle kaldırdık. Bu daha derin ve kuyu kenarlarına açık U ağızlı, aralıklı demir basamaklar çakılmıştı. Hemen inmek için basamaklara doğru kuyu ağzından içeri girdim; ama birkaç basamak sonra aradaki basamağın olmadığını fark ettim. Zeminde taşlar ve kemik gibi bir şeyler görünüyordu. Yanımızda ip ve fener yoktu. Sanki aşağıda oyuk gibi görünen bir yer vardı. Kös kös yukarı çıkıp, hazırlıklı olarak tekrar gelmeğe karar verdik.

İki gün sonra yine oradaydık. Bu sefer ip, fener, mum vardı. Biraz evvel 3 arkadaştan bahsederken, üçüncüsünün ismini söylememiştim. Bu sefer Erduhan yoktu, Kaya vardı. Olmayan basamakların yerine ip kullanarak aşağı önce ben, sonra Kaya indik. Yanılmamışım, gördüğüm oyuk, bir kişinin şişman olmaması kaydıyla geçebileceği boyuttaydı. Ama oradan geçtikten sonra sağa ve sola giden yollar vardı. Biraz yürüyünce zeminde su başladı. Yine dönüp, daha hazırlıklı gelmek üzere yukarı çıktık.




Bir hafta sonra ip, pilli 3 fener, Philips marka manyetolu fener, mum, tepeşir tedarik ettik. Bir de müsıkîşinas, keman ve ud meraklısı bir ortaokul ve mahalle arkadaşımızı yukarıda nöbetçi bırakıp içeri girmeye karar verdik. Taşıyacağımız eşyaları, evdekilere sezdirmemek için bisiklete yükleyip, güya gezmek bahanesiyle Kaya'lardan ayrıldık. Yukarıda nöbetçi bırakacağımız arkadaşımız A.Ö. ile buluşup kuyunun başına geldik. İçeride kalışımız 2-2.5 saat sürecekti. Eğer 3 saat dolar ve çıkmazsak, A.Ö. itfaiyeye, mezarlıktaki bekçilere veya yakındaki camiye haber verecekti. En korktuğumuz şey, çıktığımızda demir kapağın kapatılıp üzerine o koca taşın konması idi. Zira aşağıda o demir basamaklara basıp, üstelik yukarıya doğru iterek o taşı oynatmak hemen hemen imkansızdı. Basamağın yerinden çıkma ihtimali de işin cabasıydı. Nöbete bıraktığımız bu arkadaş, bizim hayat sigortamız olacaktı.

Sanırım hep korktuğumuz veya ürktüğümüz zamanlarda olduğu gibi bir dua mırıldanıp aşağı indik. Kaya ile aramızda 10 cm kadar boy farkı vardı. Boy fukaralığı bende olduğu ve dar yerlerden daha kolay geçebildiğim için önden indim. Dar geçidi geçip önce sola döndük, biraz sonra yol bitti. Bu sefer geri dönüp sağa döndük. Dehliz, koridor gibi her ikimizin rahat yürüyeceği yükseklikteydi. Yalnız şortla kalmak üzere üzerimizdekileri çıkarıp yola koyulduk. Zaman zaman daralıyor, ancak bir kişinin geçmesine müsaade ediyordu. Bazı yerlerde yollar kollara ayrılıyor, o zaman işaret koyuyorduk. Duvar gibi oyulmuş kısımlar, tamamen topraktı. Zemin, sanki un gibi yumuşaktı. Bastığımız zaman, ayaklarımız batıyordu. Biraz sonra zeminde su başladı. Yanımıza pusula almadığımızı fark ettik. Ne tarafa hangi yöne gittiğimizi bilmiyorduk. 1 saat civarında yol aldık. Zaman zaman emekleyerek, zaman zaman ayrılmış yolları deneyerek yürüyorduk. Suyun dibindeki tabaka, basınca ayak parmaklarımız arasından çıkıyor, insanda garip bir his uyandırıyordu. Bazı yerde suyun üstünde balmumu görünümünde basınca veya adım attığınızda dağılan bir tabaka vardı. Böylece dehlizin dar, sığ bir yerine geldik, ancak bir kişinin ya balık gibi yüzükoyun veya sırtüstü geçebileceği bir oyuk vardı. Yüzükoyun denediğimde başım o bahsettiğim tabakalı suyla temas edecekti ve feneri kullanma imkanı olmayacaktı. Kaya'nın tuttuğu fenerse suyun berrak olmaması nedeniyle görüş sağlamıyordu. O delikten ani bir hareketle geçince arkada ne vardı? Birleşik kaplar kanununa göre su seviyesi aynı olmalıydı, ama zemin ne kadar derindi?Gördüğüm geçit 75 cm – 1 metre kadardı, kararsızdım. O sırada Kaya panikledi, dönmek istediğini, bu suyun kireçli olduğunu, üzerindeki tabakanın ve zemindeki çökeltinin karbondioksit olduğunu, zehirleneceğimizi söyledi. Bunun yanlış olduğunu, öyle bir şey olsaydı, şimdiye kadar zaten oksijensizlikten ölmüş olmamız gerektiğini söyledimse de anlaşamadık. Oysa belime ip bağlayıp o tarafa geçmek veya geçmeyi denemek isterdim. Aynı yolları bu sefer daha hızlı, şaşırmadan döndük. Yukarı çıktığımızda bizim nöbete bıraktığımız A.Ö. yoktu. Kapağın açık olması büyük şanstı.

Tabii arkadaşımızı önce mezarlıkta aradık, bulamadık. Büyük bir heyecan ve telaşla evine gittiğimizde kendisinin beklemekten sıkıldığını -belki de korkmuştu- bisikletle dolaşmaya çıktığını ve Baytar Okulu önünde takip ettiği tramvayın ani durması ile bisikletle tramvaya çarptığını ve ön jantın 8 olduğunu, bisikleti de yakın bir arkadaşın evine bıraktığını söyledi. Yarım kalan bu maceradan sonra üzücü bir olay olmamasına, arkadaşımızın herhangi bir sakatlığının veya yaralanmasının olmadığına şükredip evlerimize döndük. Ertesi gün okulda Kaya ile karşılaştığımda, eve döndüğünde ipleri çıkarıp, üstünü değişirken babasının geldiğini, bu malzemelerle ne yaptığını sorduğunu, o da her şeyi anlattığını, anne ve babasının evvel şaşırıp inanmadığını, sonra büyük bir öfke ile; "O bacaksızı –beni kastederek- görmeyeyim bacaklarını kıracağım." dediğini anlattı. Hafta sonu da annesi annemi ziyarete geldiğinde, benim kimseye bahsetmeyip sakladığım maceramızı anlatmaz mı? Tekrar denemeyeceğime dair söz alınca, annem de sır olarak saklayacağını söyleyerek babamıza ulaşmadan meraklı serüvenimiz noktalanmış oldu. Nöbetçi arkadaşımızı 80'li yıllarda kaybettik. Kaya ile arkadaşlığımız hala devam ediyor.[1]
ALLAH KURAN İLE AKLIN YOLUNU AÇAR

Kullanıcı avatarı
Treks34
Mesajlar: 542
Kayıt: Pzt Mar 06, 2017 18:21

Re: KIZ KULESİNİN ALTINDA YATAN SIR

Mesaj gönderen Treks34 » Çrş Ara 20, 2017 21:31

Burada bir şeyleri paylaşalım kız kulesinin sırlarına katkımız olsun



ALLAH KURAN İLE AKLIN YOLUNU AÇAR

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 14 misafir